Skip to main content

Ertelemek Hayatı Kaçırmaktır

25 Aralık, 2012

Bazıları “Yarın yapabileceğim işi bugün yapmaya ne gerek var.” diye düşünür; bazıları da “Bugünün işini yarına bırakma.” diye. Siz hangi guruba aitsiniz? Siz “erteleyenlerden” mi yoksa “hemen şimdicilerden” misiniz?

Hepimizin içinde –az ya da çok- yapmamız gerekenleri erteleme eğilimi vardır. Ben “ertelemenin zevkini” ilkokulda tatmıştım. Çalışmam gereken dersi, yapmam gereken ödevi sonraya erteleyip dilediğimi yapmanın zevkine varmıştım. Ertelediğim her şey bana istediğim gibi harcayacağım bir zaman hediye ediyordu. Beni zorlayan ve sıkan her şeyden kurtulmanın yolunu bulmuştum. Ta ki erken yaşta sınıfta kalıncaya kadar. Aslında iki kere sınıfta kalmasaydım böyle daha uzun süre devam edebilirdim ama bu yöntemin cezası ağır olmuştu.

Hayat bize, çalışmanın yorucu ve zorlayıcı; eğlenmenin ise zevkli olduğunu daha ilkokulun ilk haftasında öğretir. Hangi yaşta olursak olalım ertelemek daha keyifli ve daha “cool”; yapmak ise her zaman sıkıcıdır. “Karıncaların” özenilecek bir tarafı yoktur. Genç kızlar bile çok çalışanları değil onları eğlendiren “ağustos böceklerini” tercih ederler.

Erteleyen çoğu insan için, “sonra” geldiğinde de durum farklı olmaz; ertelenen her şey için yeni bir “ertesi gün bahanesi” bulunur. Böylece erteleme bir alışkanlığa, sonra da bir hayat tarzına dönüşür.

Erteleme, niyetle eylem arasındaki boşluktur. “Bunu daha sonra yaparım” demek de bir işe başlamak için doğru zaman ve doğru ruh halini beklemek de “son dakikacılık” da  ertelemenin farklı yüzleridir.

Erteleme eğiliminin yüzeyde görünen sebebi, genelde insanın zaman yönetmedeki yetersizliği gibi görünür. Ertelemenin elbette zaman planlamasıyla ilgisi vardır; ancak çoğu zaman ertelemek zamansızlığın bir sonucu değildir. Tam tersine insanlar işlerini erteledikleri, kararlarını sürüncemede bıraktıkları için zamanı iyi yönetemezler.

Psikologlar “ertelemenin”, görünenden daha derin sebepleri olduğunda hemfikirler. Birçok davranış bilimci, ertelemenin kökeninde çocukluğa dayanan nedenler olduğuna dikkat çeker.  Ebeveynlerin baskıcı ve sert davranışlarının, çocuğun görevlerini isteyerek yapmasını engellediğini söyler. Kendisine sert davranılan çocuk, “yapıyormuş gibi” davranarak, “oyalanarak” ,“işin etrafında dolanarak”, “işi ağırdan alarak” tepki verir.

İş yerlerinde korku salan yöneticiler de çalışanlar üzerinde benzer etki yaratırlar. Değerler ve ilkeler yerine, korkutarak disiplin sağlamak isteyen, yargılayan, suçlayan yöneticiler çalışanların işleri ertelemelerine neden olurlar. Böyle bir kültürün hakim olduğu iş ortamlarında çalışanlar, kendi çocukluklarından çok iyi bildikleri erteleme davranışı sergiler, işleri yapmaktansa yapıyormuş gibi davranmaya başlarlar.

İşleri erteleme ya da sürüncemede bırakma sadece bireysel değil, kurumsal performansı da tehdit eden önemli konuların başında geliyor.

Artan rekabetle gelen iş stresi, gerek çalışanlar gerekse yöneticilerin performans kaygısını artırıyor. İş hayatını tehdit eden erteleme “hastalığı”, şirketlerin potansiyelini boşa harcanmasına neden oluyor.

Erteleme, ilk başta bir rahatlama ve haz sağlasa da, uzun dönemde stres, kaygı ve huzursuzluk yaratır. Ertelenen her iş insanda ister istemez bir suçluluk, yetersizlik duygusu yaratır.

Erteleme davranışı bir kez başladı mı kronik hale gelmesi çok hızlı olur. İnsan kısa zamanda ertelemenin “haklı nedenlerini” üretmekte ustalaşır.

Erteleme eğiliminin altında birçok neden olabilir. Calgary Üniversitesi’nde bu konuda araştırmalar yapan Dr. Piers Steel bu sebeplerin bazılarını şöyle sıralar:

• Eğer bir iş bize anlamlı gelmiyorsa o işe başlamak için yeterli motivasyonu bulmakta zorlanırız. Yapılacak iş hoşumuza gitmiyorsa ilgimizi çekmiyorsa işi sıkıcı buluyorsak  işi ertelemeyi tercih edebiliriz.

• Birçok araştırma, mükemmeliyetçilerin daha sık ertelemeye başvurduğunu ortaya koyar. Gerçekçi olmayan beklentiler, cesaret kırıcıdır. Mükemmeliyetçilik erteleme eğilimini tetikler.

• Nereden başlayacağını bilmemek, iş akışının net olmaması, insanın zihninde sürecin tamamını canlandıramaması,  ertelemeye sebep olur. Plansızlık ertelemeyi meşru kılar.

• Kendimize olan güvenimiz yetersiz ise başkalarının bizi olumsuz bir şekilde yargılayacağını düşünüyorsak işe başlamak yerine erteleme eğilimi gösterir ve olası başarısızlığı da ertelediğimizi düşünürüz.

• Eğer bizden ne beklendiğini tam olarak bilmiyorsak işin hedefleri net değilse, işe başlamak yerine hiç bir şey yapmamak bize daha “akılcı” gelebilir. Bir ortamda iletişim, ve geri bildirim ne kadar azsa insanlar o ölçüde erteleme eğilimi gösterirler.

• Eğer sahip olduğumuz bilgi ve beceri üstlendiğimiz görevlere yetmiyorsa söz konusu işleri yapmak için gerekli donanım ve bilgiye sahip değilsek alınması gereken kararları sürüncemede bırakıp işleri erteleriz. Bir alandaki bilgi ve beceri eksiğimizi kabul etmek yerine o işi ertelemek -kısa bir süreliğine de olsa- bize kendimizi daha iyi hissettirebilir.

• Erteleme kararsızlıkla da yakından ilgilidir. Eğer karar almakta zorlanan, tercih yapmakta sıkıntı yaşayan bir insansak, kendimizi ertelemenin daha iyi olduğuna inandırabiliriz. Karar almada zorluk, kişisel olabileceği gibi kurumsal bir sorun da olabilir. Bir şirketin yönetim kadrosu şu ya da bu nedenle karar alamıyorsa, o şirkette erteleme çok sık başvurulan bir yöntem olur.

Ertelemek hayatı kaçırmaktır

Ertelemek, bilmekle yapmak arasındaki boşluktur. Eğer başarmak istiyorsak işe başlama disiplinini ve cesaretini göstermek zorundayız. Hayal etmek, istemek, arzu etmek, plan yapmak elbette küçük ya da büyük her iş için gereklidir ama başarı ancak işe başlayanların sahip olacağı bir ödüldür.

Pek çok durumda bilgimiz ve yetkinliklerimiz, yapacağımız iş için tam anlamıyla yeterli olmayabilir. Kimsenin donanımı dört dörtlük değildir. İnsan yetkinliklerini “yaparak” kazanır. Sadece düşünerek, hayal ederek, plan yaparak yetkinlik elde etmek kimseye nasip olmamıştır.

Erteleme eğilimi yerine “aciliyet hissini” yerleştirdiğimizde, inisiyatif almaya başladığımızda, “durumdan vazife çıkardığımızda” ve bu vazifeyi üstlenmeye gönüllü olduğumuzda, başarı doğal olarak kendiliğinden gelecektir.

Karar almayı sürüncemede bırakma ve işleri erteleme, masum bir tembellikten çok daha önemli bir sorundur. Bu sorunla baş etmek ve kendimizi ertelemenin rehavetinden uzak tutmak zorundayız. Hepimiz “erteleme” yerine “aciliyet kültürünü” geliştirmek için çaba göstermeliyiz.

Erteleyerek kaybettiğimiz zamanın yerine koyacak hiçbir kaynağımız yok.

“Ertelemek hayatı kaçırmaktır.”


Konuyla İlgili Makale ve Linkler

  1. Procrastination: Rethinking Trait Models, Arif Özer, “Erteleme: Özellik Modellerinin Gözden Geçirilmesi”, Eğitim ve Bilim,2012, Cilt 37, Sayı 166
  2. Murat Balkıs, Erdinc Duru, “The Evaluation of the Major Characteristics and Aspects of the Procrastination in the Framework of Psychological Counseling and Guidance More”
  3. George A Akerlof, “Procrastination and Obedience”, 1991
  4. Milgram, N., Mey-Tal, G., & Levison, Y., “ Procrastination, Generalized or Specific, in College Students and Their Parents. Personality and Individual Differences”
  5. Piers Steel, “The Nature of Procrastination: a Meta-Analytic and Theoretical Review of Quintessential Self-Regulatory Failure”, Psychological Bulletin, Vol 133(1), Jan 2007, 65-94
  6. “We're Sorry This Is Late ... We Really Meant To Post It Sooner: Research Into Procrastination Shows Surprising Findings”, 2007
  7. Andrew J. Wistrich, “Procrastination, Deadlines, and Statutes of Limitation”
  8. Hara Estroff Marano, “Ending Procrastination”
  9. “Why We Procrastinate And How To Stop”, 2009
  10. “Understanding and Overcoming Procrastination”, Princeton Eucation
  11. Dan Airley , Klaus Wertenbrouch, “Procrastination, Deadlines, and Performance”
  12. Marina Pearce, “Managing Procrastination at Work.”, Michigan State University
  13. Gina Trapani, Peter Bregman, William Oncken Jr., Donald L. Wass, Steven DeMaio, Tony Schwartz, Catherine McCarthy, “HBR Guide to Getting the Right Work Done”, 2010
  14. Time Robbers: And How to Defeat Them, HBR Publication
  15. Nicholas G. Carr “Curbing the Procrastination Instinct”, HBR

Yorumlar

Comments (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir