Skip to main content

Liderin Otoritesi Nereden Gelir?

23 Haziran, 2009

Yetki sahibi olunca, insanın kişiliği değişir mi? Size önemli bir yetki verseler sizin davranışlarınızda bir değişiklik olur mu? Meselâ siz,  kimin hangi işi yapacağına karar veren bir yetkili olsanız, davranışlarınız değişir mi? Hemen “İktidar beni bozmaz!” demeyin. Durum sandığınız kadar basit değil. Bu konuda yapılmış yüzlerce deney, yetki ve otorite sahibi olunca insanların çoğunun değiştiğini kanıtlıyor.

2003 yılında, üç üniversite öğrencisi üzerinde bir deney yapıldı. Araştırmayı yapan görevli, üç öğrenciden ikisini tesadüfî olarak seçip, bir konuda kısa bir rapor yazmalarını istedi. Yine tesadüfî olarak seçtiği üçüncü öğrenciyi de raporları okumasını ve diğer ikisinin başarısını ölçmesini istedi. Deney yarım saat sürdü ve sonunda deneyi yapan görevli herkese kahve ve kurabiye ikram etti. Masada bir tabak içinde beş kurabiye vardı. Masada, deneyi yapan görevli de dahil, dört kişi vardı. Herkes bir kurabiye yedi ve bir kahve içti.  Peki, sizce beşinci kurabiyeyi kim yedi? Evet, bildiniz: Bir süre önce tesadüfen “kontrol eden” konuma seçilen öğrenci yedi.

iderin-otoritesi-1

Deney öncesi her üç öğrenci de eşitti, birbirlerinden farkları yoktu. Hepsi aynı sınıfta okuyan, aynı yaşta, aynı sosyal çevreden gelen öğrencilerdi ama aralarından biri tesadüfî olarak yetki sahibi olmuştu ve herkesten daha fazla kurabiye yemeyi kendine hak görmüştü. Defalarca tekrarlanan bu deneyde, yetki sahibi olan öğrencilerin hepsi aynı davranışı gösterdiler. Son kurabiyeyi keyifle, ağızlarını şapırdatarak yediler. (Robert I. Sutton, How to be a good boss in a bad economy, HBR, Haziran 2009)

Güç sahibi olmak böyle bir şeydir. Güç sahibi olanlar kendi istek ve ihtiyaçlarına odaklanırlar.  Başkalarının ne hissettiklerine ve onların ihtiyaçlarına duyarsızlaşırlar. Eğer bir iş yerinde çalışıyorsanız bu durum size çok tanıdık gelmiştir. Yetki sahibi olup da davranışlarını değiştirmeyen insan gerçekten çok az.

Bir de madalyonun diğer yüzü var: Yetki sahibi olanların kişilikleri değişiyor da insan yetki ve otoriteye ne kadar boyun eğiyor? Otorite sahibi kişilerle ilişkiye girdiği zaman, insanın kişiliği değişiyor mu? Maalesef insanlara otorite verince davranışlarının (kişiliklerinin) değişmesi gibi, insanlar otoritenin emri altında da kişilik değiştiriyorlar.

İnsanların otorite karşısında ne kadar zayıf olduklarını, otoriteye itaat etme konusunda ne kadar ileri gittiklerini kanıtlayan en çarpıcı deneylerden birisini, Yale Üniversitesi’nden ünlü sosyal psikolog Stanley Milgram gerçekleştirdi. Bu deney ilk yapıldığında, büyük bir şaşkınlığa ve tartışmaya yol açtı. Deney, Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann‘ın Kudüs‘te yargılanmaya başlamasından üç ay sonra, 1961 yılında yapıldı. “Eichmann ve Yahudi Soy kırımında yer alan yüz binlerce kişi, sadece onlara verilen görevi mi yerine getiriyorlardı yoksa düpedüz savaş suçluları mıydılar?” sorusuna cevap arıyordu.

Deney, farklı yaş ve meslek gruplarından insanlar üzerinde gerçekleştirildi. Denekler, öğretmen ve öğrenci olarak iki gruba ayrıldı. Deneklere, yapılacak deneyin “cezanın öğrenme üzerindeki etkisini” ölçmeyi amaçladığı söylendi.  Denek öğretmen, denek öğrenciye sorular soracak; yanlış cevap alması durumunda, denek öğrenciye on beş volttan başlayarak dört yüz elli volta kadar yükselen bir şiddette elektrik verecekti. Öğretmenin yanındaki uzman (otorite), öğretmene voltajı sürekli arttırması yönünde etki edecekti.

Aslında burada sınanan, ceza ve öğrenme ilişkisi değil, denek öğretmenin, bir otoritenin (uzmanın) emirleri doğrultusunda voltajı ne kadar yükselteceğiydi. Milgram böylelikle sıradan insanların, bir otoritenin güdümüne girdiklerinde, başka insanlara ne kadar eziyet edebileceklerini öğrenmeyi amaçlıyordu. Milgram, insanların bir otoriteye itaat ettiklerinde, günlük hayatlarında yapmayı reddettikleri davranışları, otorite altında yapıp yapmayacağını sınamak istiyordu.

Sizce bu koşullar altında, katılanların yüzde kaçı dört yüz elli volt elektrik vermeyi kabul etti? Milgram, deneyin sonuçlarını açıklamadan önce, psikologlardan, psikiyatristlerden ve kendi öğrencilerinden sonucu tahmin etmelerini istedi. İçlerinden hiç biri, deneye katılanların dört yüz elli volta kadar çıkabileceğini tahmin etmemişti oysa sonuç yüzde altmış beşti. Evet, yüz kişiden altmış beşi, elektrik şiddetini dört yüz elli volta kadar çıkartmıştı.

Üstelik bu deney defalarca tekrar edildi ama sonuç değişmedi. Katılımcıların ortalama yüzde altmış beşi hiç tanımadıkları, kendilerine hiç zararı dokunmamış insanlara dört yüz elli voltluk elektrik verebildiler.

Bu deneylerle Milgram insanların, kendi vicdanî değerleriyle çelişmesine rağmen, otoriteye itaat etmeye ne kadar yatkın olduklarını ispat etmişti. Emre itaat, otoriteye sadakat, disiplin gibi masum görünen ve aslında çok değerli özelliklerin, yanlış yönlendirildiğinde nasıl yıkıcı olabileceğini göstermişti.

Got U

Bu araştırma çok ses getirdi, gazetelerde geniş yer buldu. Deney daha sonra çeşitli yerlerde ve farklı zamanlarda tekrar edildi. Bin kişiyi bulan gruplarla, kadınlarla erkeklerle yapıldı. Sonuçlar, ilk deneyin biraz altında ya da üstünde olabiliyordu ama çok da farklılaşmıyordu.

Üstelik araştırma sadece ABD’de de yapılmadı. Farklı kültürlerde, mesela İngiltere’de ve Avustralya’da deney tekrarlandığında itaat oranı, orjinal araştırmadan daha düşük olarak belirlendi ama yine de çoğunluk otoriteye itaat ediyordu. İspanya’da, Avusturya’da ve Almanya’da daha yüksek oranlar ortaya çıkıyordu. (Örneğin Almanya’da otoriteye itaat oranı yüzde seksen beşi bulmuştu.) Batılı ülkelerin dışında örneğin Ürdün’de ise sonuçlar daha da yüksekti. (Milgram testi en son geçen yıl tekrarlandı, sonuçlar yine aynıydı.) Kendi başlarına asla şiddete başvurmayacak insanlar, bir otorite altında, korkunç bir işkencenin parçası olabiliyorlardı. Yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen otoriteye boyun eğiyorlardı.

Oysa otorite hepimiz için temel bir gereksinimdir. Otoritenin olmadığı yerde kaos olur. Her grubun, her organizasyonun otoriteye ihtiyacı vardır. Emir ve kontrol en yalın organizasyonlarda bile olmazsa olmaz bir unsurdur. Üzerinde durulması gereken bir taraftan otoritenin olmazsa olmaz bir ihtiyaç olduğu diğer taraftan da hem otoritenin kendisinin hem de ona kayıtsız şartsız itaat edenlerin akıl dışı işler yapabilecekleri ihtimalidir.

Bugün içinde yaşadığımız şirketlerin de benzer zaafları vardır. Şirket yöneticisi yetkiyi eline geçirdiği zaman, aslında sahip olmadığı birçok özelliği kendisinde doğal olarak varmış gibi hissetmeye başlar. Sanki şirkette her şeyden haberdarmış gibi zanneder kendini. Her konuda yeterli bilgiye sahipmiş gibi düşünmeye başlar. Kendi ihtiyaçlarına ve önceliklerine, yönettiği insanların ihtiyaç ve beklentilerinden daha fazla odaklanır ve dünyanın kendi etrafında döndüğü yanılgısına kapılır. Bir konuyu dinlediğinde hemen o konunun bütün boyutlarını kavradığını ve karar verebilecek bilgiye sahip olduğunu zanneder. Çoğu yönetici, lider koltuğunun kendi zeka katsayısını yükselttiği yanılgısına kapılır. İnsanlar hakkında pek az bilgiyle karar verecek gücü bulur kendinde.

İnsanın zafiyetleri anlaşılmayacak şeyler değil elbette; ama liderliğin özü bir insanın makam, ünvan gibi ayrıcalıklara sahip olması değil, sahip olduğu imkan ve yetkilerle kimlere hangi faydayı ürettiğidir. Lider olmak isteyen her insan kendine, “Ben hangi ayrıcalıklara erişeceğim?” sorusu sormak yerine, “Ben gerçekten insanlara faydalı olabilecek miyim?” sorusunu sormalıdır. Bir şirketi ya da bir ülkeyi yöneten insan, ne kadar olumlu sonuca ulaşırsa, o kadar etkili bir liderdir.

An attractive young business woman posing, isolated

Bir liderin otoritesi, sahip olduğu makamdan ya da unvandan değil, insanların onun bilgisine, deneyimine, yetkinliğine duydukları saygıdan ve onun yönetimini gönüllü kabul etmelerinden kaynaklanır.


Konuyla İlgili Makale ve Linkler

  1. Robert Sutton, “How to Be a Good Boss in a Bad Economy”, HBR, June 2009
  2. Milgram Deneyi
  3. Jerry M. Burger
  4. Kendra Cherry, “The Milgram Obedience Experiment”, About.com-Pychology
  5. Fear of Freedom
  6. Prof. Engin Gançtan, Erich Fromm ve İnsancıl Psikoloji

Yorumlar

Comments (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir