Skip to main content

Mutluluk Veren Mekanlar, Mutluluk Veren İnsanlar

10 Temmuz, 2011

Bazı insanlar sizi mutsuz ediyorsa tavsiyem; onlardan uzak durmanızdır; sağlığınızı bozan bu insanları mümkünse görmemek en iyisidir. İnsan sadece yiyecek perhizi yapmaz ki insan perhizi diye bir şey de var hayatta.

Bazı mekânlar sizi mutsuz ediyorsa tavsiyem; oraları terk etmenizdir. Sizin İşyerinizin Havasını Kim Zehirliyor?

Sizi mutsuz eden insanları ve mekânları -elinizde imkan varken- terk edemiyorsanız bunun sebebini araştırın.

Bana göre mutlu olmak bilinçli bir tercih. Eğer sağlık sorunumuz yoksa eğer geçinecek kadar gelirimiz varsa hepimiz mutu olabiliriz. Fakat mutluluk o kadar kırılgan ki hemen dağılabiliyor. Emek vererek yakaladığımız iç dengemiz sadece bizim çabamızla ayakta durmuyor. Kiminle beraber olduğumuz da bizim ruh halimizi etkiliyor. Bazıları bize iyi gelirken bazıları kötü geliyor.

Zen Budistlerinin Tibet yaylalarına gidip yıllarca meditasyon yaparak yakaladıkları içi huzurunu kimsenin kolay kolay bozamadığını biliyorum ama çoğumuzun böyle bir imkanı yok. Hepimiz içinde bulunduğumuz ailede, yaşadığımız şehirde, çalıştığımız işte birçok mecburi ilişkiler içindeyiz.

Nerede ve kiminle olduğumuz bizim kim olduğumuzu belirler. Rita Carter’ın çok güzel anlattığı gibi kişiliğimiz bulunduğumuz ortama göre şekillenir. Genetik yapımız ilişki kurmaya programlanmıştır.

İş ortamında daha ciddi, arkadaşlar arasında ise son derece esprili ve çocuksu olmamız  tutarsız olmamızdan değil, çevremizin (context) üzerimizdeki etkisindendir. İçinde yaşadığımız kültür tıpkı yüzdüğümüz deniz gibi bizi öyle bir sarmalar ki “dışarı” çıkana kadar bu etkiyi anlamamız mümkün olmaz. (Geert Hofstede)

mutluluk-veren-mekanlar-1

İçinde yaşadığımız coğrafyanın ve kültürün mutluluğumuzu etkilediği bir gerçek.

Çağdaş sosyal psikologlardan Richard E. Nisbett dünya üzerinde doğudan batıya gittikçe bireysellik, akılcılık gibi kavramların yükseldiğini söyler. Doğu kültürlerinde yetişen insanların daha çok ortama, ilişkilere, çevrelerine; Batı kültürlerinde yetişen insanların ise daha çok bireylere, nesnelere ve sonuçlara odaklandıklarını söyler.  Fotoğraftaki bir grup insana bakan Batılılar bireylerin kim olduklarını; Doğulular ise bu insanların arasındaki ilişkileri anlamaya çaba gösterirler.

Nisbett’e göre İngiliz ve Çin gazetelerinde yer alan suç haberlerinde bile yaklaşım farkı vardır: İngiliz gazetelerdeki suç haberlerinde saldırganın kişisel özellikleri ön plana çıkarken Çin gazetelerinde suçlunun yetiştiği ortam tasvir edilir.

Doğu’da topluluk ve ilişki; batıda birey önemlidir. Batı rekabet, sistem ve kontrole önem verirken Doğu; işbirliği, ilişkiler ve güvene dayanır. Batı toplumunda tüm ilişkiler “yazılı sözleşmelere”, Doğu toplumunda ise “sözlere” bağlıdır.  Batı’da Evlilik sözleşmesi, iş sözleşmesi gibi ayrıntılı sözleşmeler imzalanır ve herkes de bu sözleşmeleri ciddiye alır; Doğu’da ise yasalar çok gerekmedikçe kimsenin umurunda değildir.  Çünkü Doğu’da asıl olan ilişkilerdir.

Doğu Asya ülkeleri daha kolektif bir kültüre sahipler. Bu tarz kültürlerde mutluluk daha çok uyuma ve bireysel görevlerin yerine getirilmesine dayanıyor. Toplumsal mutluluk bireysel mutluluktan daha önemli algılanıyor. Durum böyle olunca da birçok mutluluk araştırmasında bireyler, ne kadar iyi eğitimli ya da varlıklı olurlarsa olsunlar “Ne kadar mutlusunuz?” sorusuna çok da olumlu cevap veremiyorlar. Mutluluklarını kendi içinde bulundukları duruma göre değil de toplumun ne kadar mutlu olduğuna göre tarif ediyorlar. Bu sebeple Doğu Asya toplumları çok da mutlu toplumlar olarak görülmüyor. (Buna “Doğu Asya Mutluluk Boşluğu” (East-Asian Happiness Gap) deniyor.)

Batı dünyasında ise insanlar, “kendi ayaklarının üzerinde durma”, “kimseye muhtaç olmama” anlayışıyla yetiştirildikleri için bu toplumlar bağları zayıf ve insanları yalnız toplumlar oluyorlar.

Her iki toplum yapısının da insan mutluluğu üzerine olumsuz etkileri var. Çevre baskısına göre davranmak zorunda olan insanlar nasıl mutlu olamıyorlarsa özgürlük ve bireysellik uğruna yalnızlaşmış insanların da mutu olamadıkları bir gerçek. Avrupa’nın kuzey ülkelerindeki gelişmişlik düzeyi, sahip olunan tüm imkanlar ve zenginliğe rağmen, intiharların yükselmesi bireyselleşmenin getirdiği yalnızlık ve mutsuzluğa bağlanıyor.

Mutluluk, toplum baskısına karşı koyarken yalnız kalmayacağımız bir hayatı kurmakla mümkün oluyor. Mutluluk birlikte bir şeyler yapabilmek, üretebilmek ve hayatı paylaşabilmektir. Herkesin kendi farklılığını koruyarak bir bütünün parçası olduğunu hissettiğinde mutlu olur insan.

mutluluk-veren-mekanlar-2

Mutluluğun Coğrafyası isimli çalışmasıyla ünlenen gazeteci yazar Eric Weiner’e göre, İsviçre gibi ülkelerde mutluluk vardır ama coşku yoktur. Dünyanın en kuralcı ve en ileri ülkelerinin başında gelir, önemli olan “refah toplumu” olabilmektir, İsviçre bu sebeple dünyanın en zengin, en temiz, en iyi işleyen ülkelerinin başında gelmesine rağmen mutluluk sıralamasında çok daha gerilerdedir.

İsviçre’nin aksine mutluluğun bir devlet politikası olarak ele alındığı Bhutan gibi bir ülke de var. Bhutan dünyanın en fakir ülkelerinden birisi olmasına rağmen mutluluk üzerine yasası olan belki de tek ülke.

Peki biz Türkiye’de mutluluğa nasıl bakıyoruz? Biz mutluluğu yücelten, mutluluk yaratan bir kültüre sahip miyiz?

Orhan Kemal Roman ödülü sahibi Adnan Binyazar Türk toplumunun bir “Ağıt toplumu” olduğunu vurgular. Bu yüzden bizim toplumumuzda mutlu anılarımızın bile hüzünle anlatıldığını insanların komik olaylardan çok hüzünlü olayları paylaşmayı tercih ettiğini  “acılarımızla mutlu olduğumuzu” öne sürer.

Gerçekten de “Çok güldük, galiba başımıza kötü bir şey gelecek.” diyen ender ülkelerden biriyiz. Çok eğlendiğimizde kendimize nazar değeceğine inanan bir toplumuz. Bizim kültürümüzde ciddi bir mutluluk fobisi var. Şarkılarımız bile “acıyı zevk edinmekten” bahsediyor. En derin ilişkileri acıyı paylaşarak kuruyoruz. Kültürel kodlarımız böyle.

Mutluluk kişisel çabamızla elde ettiğimiz bir zihin durumudur ama hem yaşadığımız mekanın hem de birlikte olduğumuz insanların bizim mutluluğumuz üzerinde etkisi vardır.

Eğer imkanınız varsa sizi mutsuz eden insanlardan ve mekânlardan uzaklaşmanızı tavsiye ederim.

İçinde yaşadığımız kültürün ve bu kültürde kurduğumuz ilişkilerin gizli kodları vardır. Eğer bunları deşifre edersek kendimize bir özgürlük alanı açma imkanını da elde ederiz.

Bize dayatılan mecburiyetlerden hangisini üstlenmek hangisini terk etmek gerektiğine karar vermeliyiz. Eğer mümkünse bize yük olan ilişkileri ve bizi mutsuz eden mekanları hayatımızdan çıkarmalıyız.


Konuyla İlgili Makale ve Linkler

  1. All the People You Are: An Interview with Author Rita Carter
  2. Rita Carter, Graham Rawlinson, “Ongoing Discussion Thought Piece” : Multiplicity - A New Approach to Delivering Innovation
  3. Rita Carter
  4. Ruut Veenhoven
  5. World happiness database
  6. Yew Kwang Ng “East-Asian Happiness Gap”
  7. Karma Ura, “The Centre for Bhutan Studies”
  8. Dasho Karma Ura “Value Education - Gross National Happiness”
  9. Summary of Recent Happiness Research
  10. John Helliwell - Community and the Economics of Happiness
  11. Alper Hasanoğlu “Batılı Terapi Doğulu Bireye Ne Sunabilir?”

Yorumlar

Comments (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir