Skip to main content
24 Haziran, 2014

Honore de Balzac, “Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.” der.

Güzel olan aynı zamanda daha iyi, daha başarılı, daha güçlü, daha kaliteli olarak algılanır. Dünyanın farklı yerlerinde yapılan araştırmalar, güzel/yakışıklı olan insanların, daha zeki ve daha iyi olarak algılandığını ortaya koyar. Bu genelleme sadece insanlar için değil nesneler için de geçerlidir. Bir nesnenin güzel olması, onun cazibesini artırır. Güzellik değer katar. (Güzeller Zekidir!)

Güzelliği simetri ve orantılarla açıklamak mümkün olsa da güzellik değişmez bir kavram değildir. Aksine, güzellik içinde yaşanan toplum tarafından belirlenir, zamanın ruhuna göre  anlam ve biçim değiştirir. Rönesans ressamlarının çizdikleri güzeller, bugünün anlayışına göre epeyce kilolu kalırlar. (Güzeli Tarif Edebilir Misiniz?)

Güzellik sübjektiftir, kişiden kişiye değişir; ama estetik objektif ölçütleri olan bir disiplindir. Güzellik görecelidir; estetik ise evrensel.

Eski Yunan felsefesi kâinatın kaosuna düzen getirmek iddiasıyla hep kurallara sarılmıştır. Aristo’ya göre estetik bir orantı, uyum ve düzendir. Bir resimdeki renk uyumu veya müzikteki güzel bir armoni o eserin yapısındaki düzeninin yansımasıdır. Bundan yüzyıllar önce belirlenmiş olan bu ölçütler estetiğin evrensel ölçütleridir, her alana uyarlanabilirler.

Kaosun içinde de bir estetik olabileceği gibi,  uyum ve simetrinin de  sıkıcı bir tekrara düşmesi mümkündür. Sanatçılar ürettikleri eserlerde hem durağan hem de hareketli simetri yakalayabilirler. Klasik müzik eserleri, hareketli simetrinin örneğidir. Bu eserlerdeki tekrarlanan  simetrik kalıplar onlara estetik katar. Bir ressam ise meydana getirdiği eserinde durağan simetri kavramını kullanabilir. Sadece sanat eserleri değil doğadaki canlılar da göz kamaştırıcı bir estetik barındırır. Tavus kuşunun kuyruğu, kelebeklerin kanatları son derece estetiktir.

0001-66800457

Herhangi bir ürüne ya da deneyime estetik bir boyut katarak onu daha arzulanır kılmak mümkündür. Estetik değerler taşıyan bir ürün, bir eşya, bir mekân, bir ambalaj, bir hizmet hatta üslup, davranış, hitap daha değerli olur.

Bir toplumun estetik anlayışının en somut göstergelerinden birisi yemek kültürüdür. Bir ülkenin, bir yörenin yemekleri oranın karakterini ve estetik anlayışını gösterir. Sadece toplumların değil bireylerin de hayata bakışlarını anlamak için sofralarına bakmak yeterlidir. Bir evde yemeğin ve sofranın ne derece göze hitap ettiği o evde yaşayanlarla ilgili çok şey anlatır. En ekonomik malzemelere estetik değer katarak bir ziyafet hazırlamak mümkünken, en pahalı malzemelerden çok zevksiz yemekler ortaya çıkarmak mümkündür.

Daha estetik çözümler sunmak için daha fazla parasal kaynağa, daha ileri teknolojiye sahip olmak  gerekmez. Estetik bir anlayış meselesidir, her insan daha estetik çözümler elde etmek için kendini geliştirebilir.

Estetik, daha zevkli olanı aramaktır. Somut bir güzellik tarifi değil, daha zevkli olanı aramayla ilgili -sonu olmayan- bir yolculuktur. New York Modern Sanat Müzesi küratörü Paola Antonelli’nin de vurguladığı gibi  “İyi tasarım, teknolojiyi, psikolojiyi ve estetiği birleştirerek insan ihtiyaçlarını çözen bir Rönesans tavrıdır.”  (Tasarım Bir İş Yapma Biçimidir), (Tasarım Bir Dünya Görüşü, Bir Duruştur)

Öte yandan estetik sadece güzellikle ilgili bir değerlendirme de değildir. Bir şeyi estetik kılmak onu illa ki güzelleştirmek anlamına gelmeyebilir. Kimi çirkinlikler de -bazı kriterler çerçevesinde- estetiğe konu olabilir. Kant, Shiller, Wittgenstein gibi düşünürler trajik, komik, ilginç, çocuksu hatta çirkin olan bir şeyin bile estetik olabileceğini söylerler.

Goya‘nın en önemli yapıtları arasında yer alan ve savaşın yıkıcı, yok edici yanlarını anlatan, 1814 tarihli yapıtı “Üç Mayıs Katliamı” tablosuna güzel demek zordur. Ancak şiddeti ve ölüm korkusunu son derece  çarpıcı anlatan bu tablo bütün sanat eleştirmenlerince son derece estetik olarak değerlendirilir.

goya 3

Picasso’nun Guernica tablosunun da güzellikle pek alakası yoktur; ancak bu tablo da son derece estetiktir. İspanya iç savaşında Franco ve Hitler’in yeni silahlarını deneme amaçlı bombaladıkları ve yaklaşık üç bin insanın öldüğü Guernica kentinde yaşanılan acıları, bu tablodan daha vurucu daha şiddetli ama aynı zamanda da daha estetik ortaya koyan bir başka eser bulmak zordur.

guernica

Estetiği bağımsız bir bilim olarak ele alan Alman düşünür Alexander Baumgarten, estetiğin konusunun duyusal yetkinlik olduğunu söyler. Alexander Baumgarten’in izinden giden düşünürler de, gerçek estetiğin “gözle gördüğümüz şeyler” değil “ruhumuzda meydana gelen özel duygular” olduğunu söylerler. (Estetik kelimesi de  zaten Yunanca hassasiyet ve duygu anlamına gelen “Esthesis- Aeshetikos” kelimesinden türemiştir.) Bu açıdan bakıldığında Guernica’yı estetik kılan, bu tablonun bir güzellik taşıması değil,  Picasso’nun o dönemde yaşanan vahşeti çarpıcı bir şekilde ifade edebilmiş olmasıdır.

Estetiğin güzelleştirmenin çok daha ötesinde duyarlılığımıza dokunma, duygularımıza seslenme, bizde coşku yaratma, bizi heyecanlandırma ya da yabancılaştırma gibi bir gücü vardır. Herhangi bir konuda duyusal hazdan (hoşlanma) bahsettiğimizde aslında sadece pozitif bir duygudan bahsederiz. Ancak  estetik hazdan bahsettiğimizde sadece pozitif değil, trajik duyguları da çerçevenin içine alırız. Örneğin, estetik hazzı yüksek bir müzik bizi ağlatabilir ama bu aldığımız hazzı düşürmez.

İsteyen herkes, hiç paraya gerek duymadan, yaptığı her işe bir anlayış, bir incelik, bir zevk ve özen katarak çok daha estetik durumlar yaratabilir. Estetik doğuştan gelen seçkin bir yetenek değildir. Bu nedenle,  estetik zevk edinme konusunda herkesi eşittir. Eğer estetik değerler sahibi olmak bir yetenek meselesi olsaydı ve sadece doğuştan gelseydi hayat çok umutsuz bir yer olurdu. Kimse daha iyiyi, daha güzeli, daha zarif olanı öğrenme imkanına sahip olmazdı. Oysa bu konuda hevesi olan herkesin, zevklerini ve estetik anlayışını geliştirmesine imkan vardır. Estetik değerlere ulaşmak için önce bu konuya ilgi  göstermesi ve sonra kendisini eğitmek için zaman ve emek harcaması gerekir.

Bir kır otelinin hiçbir konfor ve lükse sahip olmadan estetik olması mümkündür. Ya da tam tersi bir saray dünyanın en sakil yapısı olabilir. Bir evi estetik yapan, içindeki pahalı eşyalar değil, o evin sahiplerinin hayat görüşleridir. Estetik pahalı ve lüks olmak zorunda değildir. Sadece mekanlar ya da ürünler değil, tavrımız, üslubumuz,iş yapma biçimimiz… Hayatımıza değen her şey estetik olabilir.

Estetik anlayışımız yaptığımız her işte imzamız olur. Bizi farklılaştırır. 

Konuyla İlgili Makale ve Linkler

  1. Rolf A. Faste, “Ambidextrous Thinking”, 1994

 

Yorumlar

Comments (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir