X, Y, Z, İnsanlığın Yeni Sürümleri Değildir

İnsanları doğdukları dönemlere göre Milenyum kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı olarak sınıflayıp bunları insanlığın farklı sürümleriymiş gibi tanımlamak safsatanın daniskasıdır. 

Dijital teknolojilerin içine doğmuş olsalar da Milenyum kuşağı gençleri anne babalarıyla aynı değerlere, aynı dünya görüşüne sahiptir. Çünkü dünyanın her yerinde insanlar doğdukları ailenin ve yetiştikleri çevrenin değerlerini edinirler. 

Gençlerin ev dışında daha çok zaman geçirdikleri ve daha az televizyon izledikleri elbette doğrudur. İletişim teknolojileriyle doğuştan tanıştıkları için bunları kullanmaya daha yatkın oldukları da doğrudur. Ayrıca gençler insan ilişkilerinde daha romantik, toplumsal konularda ise daha ütopik düşüncelere sahiptirler. 

İnsanların yaşı, evli olup olmadıkları, ev geçindirmek gibi sorumluluklar üstlenip üstlenmedikleri onların düşünce ve davranışları üzerinde çok belirleyicidir ama yaş ilerleyip hayat evresi değişince her insanın düşünceleri, tavırları ve davranışları değişir. Gençler de anne babaları gibi davranmaya başlarlar. 

Gençlerin özelliklerinin çoğu genç olmalarından yani içinde bulundukları hayat evrelerinden kaynaklanır. Ama gençler sahip oldukları düşüncelerini ömür boyu korumazlar. Onların bugün söylediklerinden yola çıkarak onları dünyaya gelmiş yeni bir “insan türü” gibi değerlendirmek saçmalıktır.

Milenyum kuşağının eski kuşaklara kıyasla en belirgin farkı, gelirinin ve harcayacak parasının daha az olmasıdır. Çünkü dünyanın her ülkesinde genç nüfusun işsizlik oranı yüksektir. İş bulanlar ve kendi işini kuranlar ise ilk yıllarda az para kazanırlar. İnsanların gelirleri yaşlarıyla birlikte artar. 

Türkiye’de de dünyanın herhangi bir ülkesinde de 18-25 yaş grubunun geliri daha üst yaş gruplarına göre daha düşüktür. İleri yaş gruplarının daha çok harcayacak parası olmasına rağmen hem Türkiye’de hem dünyada pazarlamacıların çoğu genç kitlelere gereğinden fazla önem verir.  

Bugün hangi sektörde faaliyet gösterirse göstersin hemen her şirket lideri yönettiği markanın gençlerin tercih ettiği marka olmasını hedefler. Gençlerin odağında bir marka olursa “zamanın ruhunu” yakalayacağını zanneder. Bu liderlerin Milenyum kuşağı, Z kuşağı gibi sınıflamalara bu kadar meraklı olmalarının nedeni budur.

Bense insanları doğdukları dönemlere göre gruplayıp bu grupların her birini dünyaya yeni bir insan türü gelmiş gibi tasvir etmeyi çok saçma buluyorum. Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar da bu görüşümü destekliyor. 

X, Y, Z olarak etiketlenen kuşaklar dünyaya gelmiş yeni insan türleri değildir. Gençlerin gençliklerinden kaynaklanan özellikleri yaşları ilerleyince kaybolur.

Pazarlamacıların zihinlerini kuşaklar safsatasından arındırıp markalarını nasıl büyüteceklerine odaklanmaları gerekir. 

Yorumlar

  1. Bu kategorilerin, değişimi farketmeyen ve buna uygun davranış geliştirmekte ısrar eden üst kuşakları ikna etmek için ortaya çıktığını düşünüyorum. Evet, bu sınıfları gözü kapalı doğru varsaymak bence de yanlış ama, safsata değil. Üst kuşakları değişimi kabul edip uygulama stratejilerini değiştirmeleri gerekiyor mutlaka. Yoksa yeni kuşaklarla iletişim gittikçe zorlaşacak.

  2. Temel Hocam,
    Pazarlamacılar hedefledikleri müşteri kitlesini çok iyi tanımalı ve onların beklentilerine uygun ürün ve hizmetleri şekillendirmelidir. X, Y ve Z kuşakları da %100 doğrulukta olmasa da bu kuşakların temel özelliklerini tanımlamaktadır. Bu sebeple “Kuşaklar safsatası” lafınıza kesinlikle katılmıyorum.

  3. Temelde katıldığım bir fikir. Ben de biraz farklı tarzda ifade ediyorum. Yazıda şerh koyduğum tek şey “gençliklerinden kaynaklanan özelliklerin yaşları ilerleyince kaybolur” ifadesidir. Elinize sağlık.
    Saygılarımla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir