Skip to main content

Her Şirket Liderine Benzer

09 Haziran, 2009

Dün akşam televizyonda çevreyi kirlettiğini ya da küçük çocukları çalıştırdığını gözlerinizle gördüğünüz bir markanın ayakkabısını satın alır mısınız? “Evet.” demeniz için bu markanın rakiplerine göre fiyatının bayağı ucuz olması gerekir herhâlde. Aksi takdirde her normal insan gibi, siz de başka bir markayı tercih edersiniz.

Son yıllarda o kadar çok skandaldan haberdar olduk ki artık markalara giderek artan bir şüpheyle yaklaşıyoruz. Doğanın tahrip edilmesi, çocuk emeğinin sömürülmesi, hayvanların telef edilmesi, yağmur ormanlarının yok edilmesi, faşist rejimlere destek verilmesi, insan haklarının ihlal edilmesi gibi bir çok suçun, birçok büyük marka tarafından yapıldığını anladık. (Markaların Kara Kitabı – Schwarzbuch Öl, Klaus Werner)

Artık tüketici olarak bizler markalardan sadece iyi ürünler yapmasını değil aynı zamanda bu markaların arkasındaki şirketlerin de iyi, güvenilir, dürüst, çevreyi kirletmeyen, vergi ödeyen, çalışanlarına ve tedarikçilerine iyi davranan şirketler olmasını istiyoruz. Hatta sadece güvenilir ve itibarlı bulduğumuz markaları tercih etmekle kalmıyor, itibarlı olmadığı yönünde kanıtları artan markaları protesto ediyor ya da protesto eden gruplara bizzat katılamasak da destek veriyoruz.

Şirketlerin kendi çıkarlarıyla toplum çıkarını dengelemesini istiyoruz. Aynı zamanda doğayı korumalarını ve her şeyi bugün tüketmeyip yarını düşünmelerini istiyoruz. Her ne yapıyorlarsa “bugün var yarın yok “ anlayışıyla değil sürdürülebilir bir yönetim anlayışıyla yapmalarını istiyoruz. Bu dengeleri gözeten şirketleri daha itibarlı buluyoruz.

Business development - Hands holding seedling in a group

Eskiden şirketlerin itibarlı olması için sadece iyi (kaliteli) ürünler üretmesi yeterliydi. Şimdi artık şirketler büyüdükçe ve ekonomik ağırlıkları arttıkça onlardan daha fazlasını istiyoruz. Piyasadaki bolluk da bizim tüketici olarak elimizi daha da güçlü kılıyor. Tercihimizi itibarlı olandan yana kullanıyoruz.

Bilgisayar ve internetin yaygınlaşması her bireyi birer gazeteciye dönüşürdü. Bugün tek bir kişi bile bir şirketin itibarını yerle bir edecek güce sahip. Bugün şirketler tarihte görülmemiş bir saydamlık ortamında iş yapıyor. Bence, şirketlerin itibarlarını yönetmekten daha önemli hiç bir işleri yok.

Bütün büyük şirketlerin birer kurumsal iletişim bölümleri var. Bu bölümlerdeki iletişim uzmanları, şirket faaliyetlerini ilgili kitlelere duyurmak, yanlış anlaşılmaları düzeltmek ve şirketlerinin itibarını yönetmek için gecelerini gündüzlerine katıyorlar.

Toplumun şirketlerden beklentileri son on yılda o kadar arttı ki bugün artık bir şirketin itibarlı olması için sadece yanlış yapmaması yetmiyor. Sadece iyi ve güvenilir olmak itibarlı olmak için yeterli değil. Büyük şirketlerin itibarlı şirket sıfatını hak etmeleri için topluma destek verme, katkıda bulunma sorumlulukları var. (Toplum Sosyal Sorumluluğu Devletten Değil Şirketlerden Bekliyor)

İtibar, bir şirketin toplumsal kabul görmüş değerlere bağlı olduğuna, çok sayıda insanın inanması demektir. Bir şirketin itibarının yüksek olması sadece müşteriler nezdinde değil çalışanlarda ve tedarikçilerde de bir rekabet avantajı sağlar. İtibarı yüksek şirketler pazardaki en yetenekli iş gücünü, en iyi tedarikçileri  kendi yanlarına çeker. Ama itibar, çok kırılgan ve çabuk kaybedilebilecek bir varlıktır.

Benim  Türkiye‘deki büyük şirketlerde gördüğüm önemli bir eksiklik, itibar yönetimininin kurumsal marka ile ilişkisinin kurulmamasıdır. Yaygın uygulamaya göre, pazarlama bölümü markadan sorumlu tutulurken kurumsal iletişim bölümü de itibardan sorumlu tutulur. Oysa bana göre, kurumsal itibar ile marka yönetimi köklerini aynı felsefeden, aynı dünya görüşünden alan bir bütünün farklı hedef kitleler üzerindeki uygulamalarıdır. Eğer bunları birleştiren bir ortak payda yoksa, çok sesli bir orkestranın kötü müzik yapması gibi bir durum çıkar ortaya.

İtibar yönetimi, şirketin kendini dışarıya anlatması üzerine kurulu olmalıdır.  Şirketin gerçekten ne olduğunu, nasıl davrandığını, neler yaptığını ilgili kitlelere anlatma işidir. Ama kamuoyunun taktir edeceği hikayeleri anlatmak amacıyla “Kurumsal Sorumluluk Projeleri” üstlenmek göz boyamaktır. Önce çevreyi kirletip, sonra çevre dostu sosyal sorumluluk projeleri yapmak, aldatmacadır. Önce vergi kaçırıp, sonra eğitime destek kampanyaları yaparak itibarlı olunmaz. Şirket içinde insanlara kötü davranıp gazetelere insan kaynakları politikası hakkında güzel hikayeler anlatıp, ahkam kesmekle de itibar elde edilmez.

Portrait of gray haired executive businessman at office, smiling.

Dünyaca ünlü Oteller zinciri sahibi Gordon Campbel Gray “Bana kapının önündeki görevliyi gösterin, size otelin nasıl olduğunu hemen söyleyeyim.” der. Aslına bakarsanız her şirket toplumla “görünmez bir kontrat” yapar. İtibar denilen şey, şirketin, topluma verdiği sözleri yerine getirmesi sonucunda hak kazandığı bir payedir.

Son yıllarda, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, büyük şirketlerin sadece kısa dönem karlılıklarına öncelik vererek bu kontratı ihlal ettiklerine şahit olduk. Bugün Amerika’da şirketlerin itibarları hiç olmadığı kadar düşmüş durumda. 2009 McKinsey araştırmasına göre üst düzey yöneticilerin % 85’i bu görüşü doğruluyor.

Şirketler tıpkı insanlar gibi düzgün karakterli olmak zorundadırlar. Nasıl bir insanın karakteri, zor anlarda yaptığı seçimlerden anlaşılırsa, şirketlerin de itibarlarını belirleyen, karşılaştıkları zor durumlarda aldıkları  kararlardır. Her koşulda doğruyu yapan, kabul görmüş insani değerlere bağlılık gösteren şirketler, itibarlı olurlar.

Çalışanlar her gün yaptıkları işte, aldıkları kararlarda liderlerinin davranışlarını örnek alırlar. Bu nedenle her şirketin genel tavrı ve davranışı nihai olarak şirket lideri tarafından belirlenir. Zamanla şirket liderinin karakteri, şirketin bütününe yansır.

Liderin karakteri şirketin karakteri olur. Her şirket, liderine benzer.


Konuyla İlgili Makale ve Linkler

  1. Francis Fukuyama, “Social Capital and Civil Society”
  2. Francis Fukuyama – Wikipedia
  3. Sheila Bonini, David Court and Alberto Marchi, Rebuilding Corporate Reputations, McKinsey, 2009
  4. Adi Ignatius, Trust Revisited, Harvard Business Review, 2009
  5. Reputation Institute
  6. Ronald J. Alsop, Ron Alsop , The 18 Immutable Laws of Corporate Reputation, Free Press, 2004 (Kitabın özeti)
  7. Toplumsal Saydamlık Derneği
  8. Birleşmiş Milletler “Türkiye’de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Değerlendirme Raporu”
  9. Capital Dergisi “Türkiyenin en beğenilen şirketleri araştırması”

Yorumlar

Comments (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir