Bugün Coca Cola’yı bilmeyen yoktur ama Coca Cola sürekli reklam yaparak insanlara; evde, dışarıda, yemekte, yemekten sonra, deniz kenarında, statta, televizyon karşısında, ramazanda… Coca Cola içebileceklerini ve bunu yaptıkları taktirde; güzel bir tat alacaklarını, serinleyeceklerini ve kendilerini canlı, mutlu hissedeceklerini sürekli hatırlatır. Bu iletişimini tekrarlayarak, insanların hafızasına yemek-Coca Cola, televizyon-Coca Cola, Ramazan-Coca Cola… ilişkilerini kazımayı hedefler. Coca Cola, bilinir olmanın ötesine geçip, “ihtiyaç anları” ile kendisini ilişkilendirir.
Markaların reklam (ve genel olarak iletişim) faaliyetleri, konunun dışındakilere çok eğlenceli ve kolay bir iş olarak görünse de bu alan, hem doğru bir stratejik yaklaşımı hem de yaratıcı olmayı gerektiren son derece zor bir alandır. Şirketler bu alana hem çok emek hem de çok para harcarlar ama etkili reklam yapan marka sayısı her ülkede çok az sayıdadır.
Etkili reklam yapmanın, söylemesi kolay ama uygulaması zor, kuralları vardır.
1.Her şeyden önce, markanın reklamda ne söyleyeceğini bilmesi gerekir. Her markanın öncelikle bir iletişim ve reklam stratejisi olmalı ve bu stratejiye uzun yıllar boyunca sadık kalması gerekir. Her markanın bir var oluş nedeni vardır. İnsanlar markaları bu nedenle tercih edip hayatlarına sokarlar. Dolayısıyla markanın önce, tüketicilere ne vaat ettiğini açıklığa kavuşturması ve bütün iletişiminde bu vaadi tekrarlaması gerekir.
Pek çok şirket, bu konunun önemine vakıf olmadığı için etkili reklam yapamaz. Ne söyleyeceklerini tam olarak kendileri de bilmedikleri için, bunu reklam ajanslarının tarif etmesini beklerler. Yetkinlik sahibi bir reklam ajansı, elbette bu konuda çözüm getirebilir ama başarılı reklam yapan şirketlerin hepsinin bu konuda akılları nettir. Ne söyleyeceklerini kendileri herkesten daha iyi bilirler ve bu konuyu reklam ajanslarına havale etme kolaycılığına kaçmazlar.
2.Çoğu reklamı insanlar görmezler. Şirket reklama para harcar ama insanların dikkatini çekemez. Reklamın her şeyden önce kendini izletmesi gerekir. Ayrıca bir markanın reklamını görenlerin bir kısmı, bu reklamı yapan markanın hangi marka olduğunu aklında tutamaz. Her birimiz, her gün, o kadar çok reklam görürüz ki, bunların hangisinin hangi markaya ait olduğunu hatırlamamız mümkün değildir. Gördüğümüz bir banka reklamını hatırlasak bile onun hangi markanın reklamı olduğunu çıkaramayız. Yapılan araştırmalar, reklamların ortalama %40’ının doğru markaya atfedildiğini gösterir. Bu da şirketlerin %60’ının paralarını boşa harcadıkları anlamına gelir.
Bu tehlikeden korunmak için her şirketin yaptığı reklamlarda; kendi ismini, logosunu, rengini ve kendisine ait alamet-i farikaları (simgeleri) açık ve net bir şekilde kullanması ve yaptığı reklamın kendi markasına atfedilmesini sağlaması gerekir.
3.Markanın, bütün iletişim faaliyetlerinde tutarlı bir görsel kimlik kullanması gerekir. Markanın iletişim yaptığı her kanalda, aynı görsel tarz ve tonda konuşması ve hedef kitlenin markanın iletişimini hemen tanımasını sağlaması gerekir. Her yeni gelen pazarlama yöneticisinin kendi tarzını yansıttığı markalar, zamanla kimliklerini kaybederler. Başarılı iletişim yapan markaların hepsi uzun yıllar –hiç bıkmadan- aynı görsel kimlikleri (logo, renk, simgeler…) kullanan markalardır. Türkiye’de Sütaş bunun en iyi örneğidir. Reklam yaptığı ilk günden itibaren, aynı logo, aynı renk, aynı inek, aynı ton ve aynı tarzda reklam yapmıştır. Sütaş, bu konuyu o kadar iyi yönetmiştir ki, bugün hiç bir marka, reklamlarında inek kullanmaya cesaret edemez çünkü inek kullandığı taktirde bu reklamı, insanların Sütaş reklamı olarak hatırlayacaklarından çekinir.
4.Markalar genellikle sadece bir değil birçok mecrada aynı anda reklam yaparlar. Ama çoğu marka, televizyonda yaptığı reklam ile gazete, açık hava veya radyoda yaptığı reklamları bütünleştiremez. Bunların mesajlarını, görsel ve işitsel ögelerini birbirlerini destekleyecek şekilde kurgulayamaz. Oysa bir reklam kampanyasının etkili olması için, bütün iletişim mecralarında tutarlı olması ve yaptığı iletişimi bütünleştirmesi gerekir. Bu konu, çok kolay gibi görünen ama büyük şirketlerin bile yönetmekte zorluk çektikleri bir konudur. Başarılı olanların hepsinin ortak özelliği, bu konuda sahip oldukları uygulama disiplinidir.
5.Reklamın etkili olması için belirli bir bütçe eşiğini aşması gerekir. Elbette her iyi reklam doğru bir strateji ve yaratıcı bir çözüm ister ama reklamın başarılı olması için hedef kitlenin reklamı birkaç kere görmesi gerekir. Bu da ancak reklama bütçe ayırmakla mümkün olur. Çok yüksek düzeyde yaratıcılığı olan birçok reklamın başarılı olmamasının nedeni, şirketin reklama gereken seviyede bütçe ayır(a)mamasıdır. Son derece kalabalık ve her biri yüzlerce reklamla dolu mecralarda bir markanın kendi sesini insanlara duyurabilmesinin yolu, iletişimi bir yatırım olarak ele alması ve bu alana hatırı sayılır kaynak ayırmasıdır.
6.Bir reklam yaratıcı olduğu ölçüde etkili olur. Yaratıcılık ise çok az rastlanan bir yetenektir. Her ülkede gerçekten yaratıcı reklamcı sayısı bir elin parmakları kadar az sayıdadır. Bunlar, markaların vermek istedikleri mesajları insanlara nasıl vereceklerini bilen ve bu mesajları yaratıcı bir şekilde hayata geçiren insanlardır. Böyle yeteneklerle çalışan markaların başarı ihtimalleri çok artar.
Bu yaratıcı yetenekler, insan hafızasının nasıl çalıştığını bilen; sözel ve görsel unsurları kullanma maharetine sahip, her biri çok iyi bir öykü anlatıcısı olan insanlardır. Onlar, insanlarda “marka hafızası” oluşturma becerisine sahip oldukları için çok değerlidirler. Her marka onlarla çalışmayı arzu eder.
Etkili reklam yapmak için, markaların olmazsa olmaz bu kuralların hepsine birden uymaları gerekir. Bütün bunlar söylemesi kolay ama yapması son derece zor olan işlerdir. Zaten çok zor olduğu için etkili reklam yapan marka sayısı çok azdır.
Hocam Merhaba,
“Alamet-i farika ayırt edici işaret demektir”; “yanlış bilinir marka demektir” diye iki farklı görüş var. Sizin görüşünüz nedir? Doğrusunu kullanmak isterim.
Bir ürünü veya hizmeti “markalamak” demek, ona bir isim verip bu isme renk, logo, amblem, simge ve müzik gibi ayrıştırıcı özellikler bağlamak demektir.
Bu ayrıştırıcı özellikler, eski Türkçe deyimiyle markanın alametifarikalarıdır.
Teşekkür ederim 🙂
Temel Bey Merhabalar;
Yazılarınızı eğitim müdürümün yönlendirmesi ile bir yılı aşkın süreden beri takip ediyorum.
Merkezi yurtdışında bulunan bir ilaç firmasında tıbbi tanıtım temsilcisi olarak çalışıyorum.
Bu yazınızla alakalı son Zamanlarda bilgi sahibi olmak istediğim bir konu var;”Subliminal mesaj”
Bu yazınızda da örnek verdiğiniz bir marka olan Coca Cola için bile subliminal mesaj kullanıldığı söyleniliyor.Subliminal mesaj ile alakalı bazı kitaplar okumama rağmen bu mesajın oluşturulması ile ilgili eksik kalan bazı kısımlar mevcut.
Subliminal mesaj ile alakalı sizin yorumlarınızı merak ediyorum?
İyi çalışmalar…
Coca Cola ve başka bazı markaların “subliminal” mesaj verdiği iddiaları üzerine yapılan araştırmalar, bu iddiaların geçerli olmadığını gösterdi